TÜRKİYE'DE ANİMASYON ÜZERİNE: MEHMET KURTULUŞ İLE RÖPORTAJ

Türkiye'de Animasyon Üzerine: Mehmet Kurtuluş ile Röportaj

Sizi yakından tanıyabilir miyiz? Anima İstanbul’un kuruluş ve başarı hikayesini bir de sizden dinlemek isteriz.

Ben Mehmet Kurtuluş. Mimar Sinan Üniversitesi'nde heykel eğitimi aldım. Öğrencilik yıllarımda Shinya Tsukamoto'nun Tatsuo: The Iron Man filmi ve Jan Svankmajer'in işleri beni çok etkiledi ve birkaç arkadaş amatörce stop motion animasyon yapmaya başladık. 1990’ların başında ilk kısa filmimizi yapmamızın ardından dönemin ünlü reklam filmi yönetmenlerinden Ezel Akay ve Ufuk Ahıska'nın dikkatini çektik. Bizden müzik temalı bir kısa film yapmamızı sonuna da Show Radyo yazmamızı istediler. Üç ay sonra ilk reklam filmimizi yapmış olduk, film çok başarılı oldu. Ardından İstisnai Filmler ve Reklamlar şirketiyle birlikte Türkiye’nin ilk stop-motion animasyon stüdyosunu kurduk adını da Anima koyduk.
 
1993 - 1999 yılları arasında onlarca reklam filmi ve video klip yaptık. İlk yıllarda stop-motion animasyon tekniklerini geliştirdik, cell animasyon yapacak bir ekip oluşturduk. O yıllarda ne yapsak Türkiye'de ilk olma şansına sahiptik ve reklam filmleri bize yeni teknikleri deneme şansı veriyordu. 1999 yılından itibaren 3D animasyon tekniklerini kullanabileceğimiz donanımlar edinmeye, tüm animasyon birikimimizi bu alana taşımaya başladık. Özgün ve yerli karakterler, dünyalar tasarlıyorduk ve bu coğrafyada eksik olan da buydu. Sanatçı insanlardan oluşan ekibimiz gittikçe genişliyordu, bir çeşit okul ortamı vardı, keşfediyor, öğreniyor, yeni gelen yaratıcı arkadaşlarımıza tüm birikimimizi aktarıyorduk ve onların yaratıcı katkılarıyla gelişiyorduk. İlk yıllarından bugüne dek taşımayı başardığımız bu ruh halen çalıştığımız herkes tarafından görünüyor ve takdir ediliyor. Anima İstanbul'un başarısı bu ruhta yatıyor.


Son zamanlarda görsel efekt ve animasyon tekniklerinin reklamlar ve sinema filmlerinden tutun da bilgisayar oyunlarına kadar çok yaygın kullanıldığını görüyoruz. Sektörün bu hızlı gelişimi hakkında siz ne düşüyorsunuz?

Bilgisayar teknolojisinin gelişmesiyle birlikte çok zor gibi görünen gerçeküstü görselleri oluşturmak kolaylaştı ve yaratıcılığın önündeki sınırlar azaldı. Eskiden sadece çok büyük bütçelerle bir kaç dev Hollywood şirketinin gerçekleştirebildiği işler kişisel bilgisayarlarla yapılabilmeye başladı bu da sektörün küresel alana yayılmasını sağladı. Artık telefonlarımızda bile animasyon yapabilir hale geldik. Animasyon ve efekt sinemanın ve televizyonun tekelinden çıkıp banka ATM'lerinden eğitime, haritalara, telefonlara kadar aklımıza gelebilecek her alana yayıldı. Bu açıdan bakınca bunca görselleştirmeyi yapacak milyonlarca eğitimli insan ihtiyacı sektörün dünyadaki meslek dalları arasında en üst sıralara yükselmesini sağladı.


Sektörün geliştirilmesi için neler yapılmalı?

Kalifiye emek ihtiyacı sektörün en önemli sorunu. Sinema veya görsel sanatlardaki eğitim çok uzun yıllar içinde oluşmuş disiplinlerdir ama bilgisayarla görselleştirme dediğimiz zaman son yirmibeş yıldan önceye gidemeyiz. Yani bu endüstri bilgi ve donanımı itibariyle bebeklik çağındadır diyebiliriz. Tüm dünyada yüzlerce okul ve kurslar, online eğitim yöntemleriyle sektöre insan yetiştirme çabaları var bizim ülkemizde bu alandaki girişimler maalesef çok sınırlı. Bu sebeple sektörün gelişmesi için yapılabilecek en iyi şey eğitime yatırım yapılmasıdır. Anima Okul’u bu sorunun çözümüne küçük de olsa bir katkıda bulunabilmek amacıyla kurduk. Öğrencilerin işlerini gördükçe anlıyoruz ki çok doğru bir adım atmışız.


Şu anda uzun metrajlı bir animasyon film projesi üstünde çalışıyorsunuz.  Merakla bekleyenler için ne gibi sürprizler söyleyebilirsiniz?

Kötü Kedi Şerafettin çizgiromanını sinemaya uyarlamak bizim için 8 yıllık bir hayal, şimdi gerçek oluyor. Tabii ki çok mutluyuz. İlk başta söylemek istediğim şey Kötü Kedi Şerafettin bir çocuk filmi değil. “Yetişkinlere çizgi film” şiarıyla yola çıktık ve öyle de oluyor. Eğer kendimizin seveceği bir film yaparsak insanlar da sevecektir cümlesine çok inanıyoruz. En azından şunu şimdiden söyleyebilirim, Amerikan filmlerinin formülleriyle değil de özgün yerel bir fikirle yola çıkarsak sadece Türkiye’de değil tüm dünyada sesimizi duyurabileceğimizi biliyoruz ve bunun peşindeyiz. Kötü Kedi Şerafettin bir aksiyon komedisi; kuru-sulu şiddete temayüllü ve seksi ama illa da komik bir film yapıyoruz, hep birlikte çok eğleneceğiz..


Türkiye’nin en büyük animasyon stüdyolarından birinin Genel Müdürü olarak, size yapılan iş başvurularında nelere dikkat edersiniz? 

Öncelikle ne istediğini bilen, kariyerini düşünmüş insanlarla çalışmak isteriz. Bizim dünyamızda fikir her şeydir teknik ondan sonra gelir. Bize fikirleri olduğunu gösterecek bir portfolyo teknik olarak kendini donatmış ama fikirleri itibariyle vasat portfolyoların çok önüne geçer. Animasyon dünyasında biz dünyadaki büyük stüdyolarla rekabet ediyoruz, bize başvuran sanatçıların da bunun farkında olmalarını çok önemsiyoruz. Çalışkan olmak birçok şeyi denemiş olmak da çok önemli.


Anima Okul’dan kısaca bahsettik. Anima Okul hakkında daha neler söylemek istersiniz?

Türkiye animasyon sektöründe dünyada hakettiği yeri henüz bulamamış bir ülke ve bunun sebebi de yeterli eğitimi alacak yaygın kurumların olmaması. Biz biliyoruz ki Türkiye’de animasyon alanında çok iyi işler çıkartacak potansiyeli olan sanatçılar oldukça fazla ama uygun eğitim ortamını bulamıyorlar. Anima Okul bu konuda küçük de olsa bir katkı sağlamak amacıyla kuruldu; biz isteyen herkese Anima'nın birikimini aktarmak istedik. Anima Okul'un vizyonunda tüm ülkeye ulaşacak, Türkçe eğitim veren bir online okul olmak var.


Sektöre katılmak isteyen ve yeni katılmış gençlere önerileriniz nelerdir?

Fikir herşeyden önemlidir.
Etrafımızda olup biteni görmek lazım.
Animasyon kolay bir iş değil ama tutkulu insanlar için çok zevkli bir yolculuktur.
CG dünyası sanat ve bilimin kesişme noktasında kuruludur.
Araştırma bizi ileriye taşıyacak en önemli aracımızdır.
Bu mesleği hakkıyla yapan herkes dünya vatandaşıdır yani ülke sınırları bizim için yoktur bu sebeple İngilizce konuşabilmek okuyabilmek bizim için mesleki bir ihtiyaçtır…